B hepatitinin testleri ve göstergeleri nelerdir?

Dr. Murat HARPUTLUOĞLU

İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı e-mail: mharputluoglu@hotmail.com  

Dr. Ulus S. AKARCA

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı e-mail: ulusakarca@gmail.com  

B hepatitinin testleri ve göstergeleri

Bir insanda hepatit B virusunun var olup olmadığını veya hastalığın geçirilip geçirilmediğini gösteren bazı tetkikler vardır. Aşağıda bu testler yazılmıştır: HBsAg: Virusun dış kılıfını meydana getiren proteindir. Bir insanda hepatit B virusu bulunmaya devam ediyorsa HBsAg kanda mutlaka bulunur. HBsAg’nin pozitif olması (var olması) hastalığın şeklini veya derecesini göstermez; sadece virusun var veya yok olduğunu gösterir. Anti‐HBs: HBsAg’ye karşı vücudumuzun yaptığı antikordur. Yani bağışıklık sistemimizin virusa karşı savaşmasının bir ürünüdür. Hastalığın düzeldiğini ve geçirildiğini gösterir. Yukarıda bahsedildiği gibi aşılanan kişilere de HBsAg verildiği için onlarda da anti-HBs ortaya çıkmaktadır. HBeAg: Virusun çok fazla çoğaldığını gösterir. Hastalığın erken dönemlerinde ve bağışıklık sisteminin virusa yeterli cevap vermediği durumlarda HBeAg kanda tespit edilir. Bu sebeple genellikle çocuklarda ve gençlerde pozitif bulunur. Anti‐HBe: HBeAg’ye karşı vücudumuzun yaptığı antikordur. Koruyucu bir antikor olmadığı için hastalığı taşımaya devam edenlerde de pozitif bulunabilir. Hastalık eskidikçe ve hastalığa karşı yetersiz de olsa bir savaşma başladığı zaman anti-HBe pozitifleşir. Bu sebeple hastalığın daha ileri dönemlerinde anti-HBe pozitif saptanır.  Anti‐HBc: Hepatit B virusu ile karşılaşmış olan herkeste saptanan bir antikordur. Virus hala karaciğerde olsa da vücuttan atılmış olsa da anti-HBc pozitif bulunur. Virusla karşılaşmadıkları için aşılılarda antiHBc bulunmaz. HBV DNA: Hepatit B virusunun geni anlamına gelir. İnsandaki kromozomların karşılığıdır. Yani HBV DNA virusun ta kendisi anlamına gelir. Hepatit B virusu karaciğerde çoğalmasına rağmen eğer fazla çoğalırsa kana da dökülür ve kanda saptanabilir. Ne kadar çoğalırsa, kandaki HBV DNA o kadar fazla bulunur. Hepatit B virusu karaciğerde sürekli bulunuyorsa az veya çok mutlaka çoğalıyor olması gerekir. Eğer çoğalmaz ise bir süre sonra eskiyip ölen karaciğer hücreleriyle beraber yok olup gitmesi gerekir. Eğer bir kişi hepatit B virusunu taşımaya devam ediyorsa mutlaka virus çoğalıyor demektir. Önemli olan ne kadar çoğalmanın zararlı olduğudur. Çeşitli tecrübeler HBV DNA kanda mililitrede 2000 üniteden fazla ise bu çoğalmanın önemli olduğunu göstermektedir. Yine de bu düzeyin üstündeki her çoğalma çok önemli olmayabilir. Özellikle mililitrede 20.000 ünitenin üzerindeki çoğalmalar, mutlaka dikkate alınmalıdır.  

Kronik B hepatitinin belirtileri

Hastaların çok büyük kısmında hiçbir belirti ve şikayet görülmez. Mesela akut hepatitlerde sarılık görüldüğü halde kronik hepatitte ve sirozun erken dönemlerinde görülmez. Hastalarımızın çoğunun da bildiği gibi hastalık tesadüfen kan bağışı yaparken veya başka amaçlarla yapılan karaciğer testlerinde yükseklik görülünce teşhis edilir. Bazı kronik B hepatitleri, yakınlarında hastalık olduğu için tarama yapılırken anlaşılır. Ancak hastalık ilerleyip siroz gelişirse o zaman sirozun belirtileri ortaya çıkacaktır. Bazı hastalarımız da maalesef bu aşamada hekimlere müracaat etmektedirler.   

Sirozun belirtileri nelerdir?

Karaciğer sirozu da erken dönemlerde belirti vermez. Ancak karaciğer yetmezliği oluşunca belirtiler ortaya çıkar. Bunlar da yemek borusundaki genişlemiş damarlardan kanama, karında su toplanması, adelelerde erime, şuurda bozulma gibi belirtilerdir.   

Hepatit B virusunu bulunduran herkes siroz olur mu?

Bebeklik döneminde hastalığı kapan insanların %15-40’ı karaciğer sirozu veya kanserinden ölürler. Yani virusu bulunduran herkeste siroz olacak diye bir şey yoktur. Hastalık herkeste farklı şekilde görülebilir. Hepatit B virusunu taşıyan insanların bir kısmında virus uyku durumunda karaciğerde bulunup, karaciğeri bozmaz ve sağlığa bir zarar vermez. Buna taşıyıcılık denir. Aşağıda kronik hepatit B virusu infeksiyonunun farklı şekilleri anlatılmıştır.  

Kronik B hepatitlerinin farklı görünümleri (farklı klinik şekilleri) vardır.

Hastalık bebeklik çağında alındığı zaman bağışıklık sistemi yeterli savaşmadığı için, hepatit B virusu karaciğerde alabildiğine çoğalmakta, fakat karaciğerde bir hasar meydana gelmemektedir. Bu sebepten genellikle çocuklarda ve gençlerde hepatit B virusunun aşırı çoğaldığı, fakat karaciğer testlerinin normal olduğu ve karaciğerden biyopsi yapılırsa karaciğerin normal olduğu görülür. Bu döneme bağışıklık sisteminin müsamaha dönemi denebilir. Yaş ilerledikçe yani yetişme çağına gelinirken bağışıklık sistemi hepatit B virusu ile savaşma gayretine girer ve karaciğer hücrelerini tahrip etmeye başlar. Bu dönemde karaciğer testlerinde yükselmeler görülür. Bu döneme bağışıklık sisteminin savaşma dönemi veya virusu temizleme dönemi denebilir. Bu dönem içinde hepatit B virusunun çoğalma belirtileri azalır. Bunun sonucunda karaciğer testleri de gittikçe normale doğru inebilir. Hastaların bir kısmı kendiliğinden hastalığı baskı altına alabilir. Bağışıklık sisteminin savaşma döneminin arkasından hastalar genellikle sakin bir döneme girerler. Eğer savaşma dönemi çok uzun ve şiddetli olmuşsa hastalar sakin dönemde siroz olmuş olurlar. Hepatit B virusuna bağlı siroz olan hastaların çoğunda bu sebeple karaciğer testleri yüksek değildir. Eğer savaşma dönemi daha kısa ve hafif seyretmişse sakin dönemde hastalar inaktif taşıyıcı olurlar.  İnaktif taşıyıcılık, hepatit B virusu infeksiyonunun en sık rastlanan şekli ve tam olarak ne anlama geldiği karışan bir tanım olduğu için biraz daha açıklamakta yarar vardır.  

İnaktif taşıyıcılık

Hepatit B virusunun karaciğerde bulunduğu halde önemli bir çoğalma göstermediği (uyku durumu diyebiliriz) ve karaciğerde önemli bir bozukluk olmadığı duruma, inaktif taşıyıcılık denir. İnaktif taşıyıcıların karaciğer bozukluklarının ilerlemesi, siroz gelişmesi beklenmez. Ancak yine de karaciğer kanseri gelişmesi riski, hepatit B virusu ile infekte olmayanlara nazaran 20 kat daha fazladır.

İnaktiftaşıyıcılar ömür boyu inaktiftaşıyıcı olarak mı kalırlar?

İnaktif taşıyıcı olan bir kişinin hayat boyu tekrar karaciğer hasarı meydana getirmesi, yani kronik hepatit haline dönmesi ihtimali %20 civarındadır. Zaten bu ihtimalden dolayı inaktif taşıyıcı da olsa hepatit B virusu ile infekte olan kişilerin, 6-12 ayda bir karaciğer testlerini ve HBV DNA düzeyi tayinini yaptırması gerekir.  

İnaktif taşıyıcı olan bir kişinin aktifleşmemesi için ne yapılması veya ne yapması gerekir?

Bazı durumlarda kesin olarak hastalığın aktifleştiği bilinmektedir. Bunlar vücudun bağışıklık sistemini ciddi biçimde bozan olaylardır. Mesela bağışıklık sistemini baskılayan ilaç kullanılması (kortizon, kanser ilaçları, bazı romatizma ilaçları gibi), bağışıklık sistemini baskılayan hastalıkların olması (AIDS, kronik böbrek yetmezliği veya kanser olma gibi) durumlarında inaktif, sakin durumdaki hastalık alevlenebilir. Ancak hastalığın alevlendiği durumların çok azında ortada böyle bir sebep vardır. Çoğunlukla bilinmeyen bir sebeple hastalık alevlenmektedir. İnaktif taşıyıcı bir kişinin virusunun aktifleşmemesi için alacağı özel bir tedbir yoktur. Spor yapmak, herhangi bir şekilde beslenmek, bağışıklık sistemine etki etmeyen ilaçları kullanmak (tansiyon ve kolesterol ilaçları gibi) gibi durumlar inaktif hastalığı aktifleştirmez. Özel şekilde beslenmek, bazı bitkileri fazla tüketmek, bazı destekleyici ilaçlar ve vitaminler almak hastalığın aktifleşmesini önlemez.   

Kronik B hepatiti olan bir kişi nasıl beslenmelidir?

Kısaca söylemek gerekirse kronik B hepatitinde özel bir beslenme rejimi yoktur. Hasta çok ileri evre siroz olmadıkça özellikle yemesi veya yememesi gereken bir gıda yoktur. Dikkat edilecek en önemli husus hastanın fazla kilo almamasıdır. Karaciğeri bozabilecek bütün sebepleri ortadan kaldırmak gerekir. Nasıl alkol alınmaması gerektiği söyleniyorsa, kilo fazlalığına da müsaade edilmemelidir. Çünkü kilo fazlalığı karaciğeri yağlandırarak karaciğer bozukluğuna yol açmaktadır. Pek çok bitkinin veya bitkisel ürünün karaciğeri iyileştirdiğine dair haberler, konuşmalar ortada dolaşmaktadır. Bugün için hiçbir bitkinin karaciğeri düzelttiğine dair bilimsel bir bilgi yoktur. Bu gibi haberlere itibar edilmemelidir. Elbette bitkisel ağırlıklı beslenmenin genel vücut sağlığı açısından daha iyi olduğu sanılmaktadır. Bunun ötesinde aşırı bir gayrete girmeye gerek yoktur.   

Kronik B hepatiti olan kişi spor yapabilir mi?

Egzersiz ve spor karaciğere zarar vermez, tersine faydalı olabilir. Egzersiz esnasında karaciğere gelen kan akımı en az %20-30 artmaktadır. Bu durumda karaciğer daha iyi beslenmektedir. Düzenli egzersiz; tansiyon, şişmanlık, damar sertliği gibi durumlar için olduğu kadar karaciğer için de yararlıdır.  

Her kronik B hepatitli hasta tedavi edilmeli midir?

Hepatit B virusu infeksiyonunun herkeste farklı şekilde ortaya çıkabileceğinden yukarıda bahsedilmiştir. Bunun için hastaların özelliklerine göre bazı farklı yaklaşımlarda bulunmak gerekir.   

Vücudumuzda virus varsa neden her hastaya tedavi verilmiyor?

Bu soruya cevap vermek için hastalığa ait bazı gerçekleri hatırlamakta fayda vardır: Hepatit B virusu vücuda girdikten sonra tamamen temizlenmesi ve atılması mümkün değildir. Doğal olarak ya da ilaçlarla ancak virus baskılanabilir. Baskılanmış bir virusun da karaciğerde var olup olmaması farketmez. Böyle bir durumda karaciğeri bozmaz veya başka bir hastalığa dönmez. Eğer virus atılamıyor ve tedaviyle sadece baskılanabiliyorsa hastalığın zaten baskıda olduğu durumlarda tedavi vermeye gerek yoktur. Yani inaktif taşıyıcılara tedavi verilmez. Virusun tam olarak baskılanabilmesi ve kontrol edilebilmesi için vücudumuzun kendi bağışıklık sisteminin yardımına ihtiyaç vardır. Bu durumda karaciğerde virusa karşı bir savaş sürmüyorsa da tedavi verilmesi uygun değildir. Karaciğerdeki bağışıklık savaşının göstergesi de karaciğer testlerinin yüksekliği (AST ve ALT yüksekliği) ve karaciğer biyopsisinde belirgin iltihap ve hücre harabiyeti olmasıdır. Buradan şu sonuç çıkmaktadır: Hastalığın müsamaha döneminde (virusun çok fazla çoğaldığı, fakat karaciğerin bozulmadığı ve karaciğer testlerinin normale yakın olduğu durum) de tedavi verilmesi uygun değildir. Ancak son yıllarda virusu şiddetle baskılayan ilaçların ortaya çıkmasıyla bu kavramın değişmesi ve virus çoğalması olan herkesin tedavi edilmesi eğilimi giderek artmaktadır. Bu durumda şu hastaların tedavi edilmesi gerektiği kolayca söylenebilir: 
  1. Virusta çoğalma belirtisi olan hastalar (HBV DNA yüksek olanlar)
  2. Karaciğer testleri yüksek olanlar
  3. Karaciğer biyopsisinde belirgin iltihap ve hücre harabiyeti olanlar 
  Bu nedenle tedavi kararından önce karaciğer biyopsisi yapılması gerekir. Ancak hastada zaten belirgin siroz belirtileri varsa biyopsi yapılmasına gerek olmaz.    Kronik B hepatiti nasıl tedavi edilmelidir? Hastada tedavi edilmesine karar verildiğinde elde 2 türlü seçenek vardır. 
  1. İnterferon: Karaciğerdeki virusa karşı bağışıklık cevabını artırarak etki eden bir ilaçtır.
  2. Nükleosid analogları: Bunlar virusun çoğalmasını durdurarak etki ederler. Örnekleri lamivudin, entekavir, tenofovir disoproksil, tenofovir alafenamide ve telbivudindir. 
Her iki grup ilacın da kendisine göre bazı avantajları ve istenmeyen özellikleri vardır. Aşağıdaki tabloda ilaçların özellikleri gösterilmiştir.  TABLO   İnterferonlar: İnterferon vücudun bağışıklık sisteminin zararlılarla savaşmak için ürettiği bir maddedir. Bağışıklık hücrelerinden salgılanarak mikroplara karşı savaşın güçlenmesi, bağışıklık hücrelerinin aktifleşmesi sağlanır. Virus infeksiyonlarını baskıladığı, hatta bazılarını ortadan kaldırdığı anlaşıldığı için daha sonraları ilaç haline getirilmiştir. Bugün için haftada bir uygulanan interferonlar kullanılmaktadır. İki çeşit interferon vardır: PegIntron ve Pegasys. Haftada bir kere cilt altına iğne şeklinde yapılır. Kolun dış yüzüne, bacağın ön yüzüne, karna iğne yapılabilir. İğne yapılan yerde hafif bir kızarıklık meydana gelebilir. Aynı şeker hastalarının kullandığı insülin gibi yapılır ve hastanın kendisi veya bir yakını yapabilir. Bu iğneler için mutlaka sağlık merkezine gitmek veya hemşire çağırmak gerekmez. İnterferonlar hastaların %20-30’unda virusu kalıcı olarak baskılayabilirler. İnterferonlar şu hastalarda daha çok etkili olur:
  • Karaciğer enzimleri yüksek olanlar: Enzim ne kadar yüksekse tedavinin başarı oranı o kadar yüksek olur. 
  • Virusun çoğalma belirtisi fazla olmayanlar: HBV DNA düzeyi 100.000.000 üniteden fazla ise interferonların başarılı olması beklenmez. O nedenle bu tür hastalarda uygulanması önerilmez.  
  • Karaciğer biyopsisinde orta ve ağır iltihap belirtisi olanlar: Karaciğerdeki bağışıklık savaşı ne kadar güçlü ise tedavinin başarısı o kadar fazla olduğu için, karaciğer biyopsisinde iltihap ve hücre harabiyeti fazla olanlarda tedavinin başarısı fazla olur. 
Bu nedenlerle interferon tedavisi verilecekse AST ve ALT değerleri yüksek olanlar ve HBV DNA değeri düşük olanlar tercih edilmelidir.    İnterferonların yan etkileri: İnterferonların çok fazla sayıda yan etkileri vardır. Bunlar sıklık sırasına göre aşağıya sıralanmıştır.  Ateş , Kas ağrıları, Baş ağrısı – Bu etkileri ilk iğnelerde daha fazladır, gittikçe azalır.  Deride bozulmalar (kabalaşma, kepeklenme ve nemde azalma)  Kaşıntı  Saç dökülmesi Ağızda kuruma ve yaralar İştahsızlık Kilo kaybı Kansızlık Depresyon (Tedavinin üçüncü ayında en üst seviyeye çıkar. Depresyon ilacı kullanmaya çekinmemek gerekir.) Tiroid bozuklukları (hastaların %15-20’sinde görülür) Otoimmün hastalıklar (romatoid artrit, lupus gibi hastalıkları alevlendirir.)    Bütün bu sayılanlara rağmen hastaların %95’i interferon tedavisini kullanabilir. Sadece %20’sinde ilacın dozunu azaltmak gerekebilir.   

Nükleosid analogları

Bu ilaçlar, doğrudan doğruya virusun çoğalmasını durdururlar. Bir yıllık kullanımda hastaların çoğunda, %70-90’a varan oranda, virusun HBV DNA’sını ölçülemeyecek düzeylere getirirler. Bu ilaçlarla yapılan çalışmalarda ilaçların yan etkileri yalancı ilaçlarla aynı bulunmuştur (etki maddesi olmayan kontrol amacıyla kullanılan ilaçlar, plasebo). Bu ilaçların iki büyük sorunu vardır:

Ağızdan kullanılan ilaçları ne kadar süreyle kullanmalıyım?

Tedavinin ilk yıllarında ilaçlar kesildiğinde virus hemen tekrar çoğalmaya başlar ve karaciğerde bozukluk devam eder. Bu nedenle bu ilaçlarla tedavi edildiğinde, tedavinin hemen hemen hiç kesilmeyeceğini göz önüne almak gerekir. Ancak muhtemelen ilaçları 4-5 yıl kullandıktan sonra kestiğimizde, hastaların yarısında hastalık baskı altında kalmaya devam eder. Bu sebeple son yıllarda eğer hastanın hastalığı ileri değilse 4-5 yıl kullandıktan sonra tedavinin kesilmesinin denenebileceği söylenmektedir. Yine de hastalarımız bu durumda %50 ihtimalle hastalıkta tekrar alevlenme olabileceğini bilmelidir.

İlaçlar kullanıldığı sürece hep çok etkili midir?

Eskiden kullanılan ilaçların en büyük sorunu ilaçlara karşı mikropların direnç geliştirmesiydi. Örneğin antibiyotiklere karşı bakterilerin, ya da böcek ilaçlarına karşı hamam böceklerinin direnç kazandığı gibi hepatit B virusu da ağızdan kullanılan bazı ilaçlara karşı direnç kazanabilir. Örneğin, lamivudin isimli ilacı kullanan her 5 kişiden birinde, her sene ilaç etkisiz hale gelmektedir. Ancak lamivudin, adefovir ve telbivudin isimli ilaçlar, direnç sorunundan dolayı artık kullanılmamaktadır. Bugün için hepatit B tedavisinde interferonların dışında üç ilaç kullanılmaktadır. Bunlar entekavir, tenofovir alafenamide ve tenofovir disoproksildir. Klinik çalışmalarda entekavir kullanan hastalarda 6 senenin sonunda direnç gelişme ihtimali %1’in altındadır. Tenofovir kullanan hastalarda, 5 yılın sonunda hiç direnç görülmemiştir. Bu nedenle son yıllarda bütün kılavuzlar tedaviye interferonla başlanmayacaksa bu iki ilacın biriyle başlanmasını tavsiye etmektedirler.  

Tedavinin maliyeti nedir?

Ülkemizde kişilerin %90’dan fazlası devlet tarafından sigortalanmış durumdadır. Bu nedenle “Maliyetten bana ne?” denebilir; ama kullandığınız ilaçların ne kadar pahalı olduğunu bilmenizde de yarar vardır. Örneğin entekavir ve tenofovir ile bir aylık tedavinin maliyeti 450 TL kadardır. Asgari ücreti düşünürseniz bu tedavilerin ne ölçüde külfetli olduğu anlaşılabilir.  

Hepatit B’de karaciğer nakli ne zaman gerekir?

Hepatit B hastaları eğer gecikilmeden yakalanır ve tedavi edilirlerse hemen hemen hiçbir zaman nakil olmaları gerekmez. Ama hastalık çoğunlukla belirti vermediği için bazı hastalar hastalığın çok ileri evrelerinde teşhis edilmektedirler. Eğer hastada karaciğer sirozundan dolayı karaciğer yetmezliği belirtileri (karında sıvı toplanması, şuur bozuklukları, sarılık gibi) veya karaciğer kanseri gelişmişse hastalara karaciğer nakli yapılması gerekebilir. Karaciğer nakli yapılabilmesi için hastaların ağır ek hastalıklarının ve çok ileri yaşlarının olmaması gerekir. Ancak, organ kısıtlılığı nedeniyle, karaciğer nakli ihtiyacı olan hastaların az bir kısmına nakil yapılabildiği de unutulmamalıdır.  

SONUÇ

Kronik B hepatiti bugün için etkili biçimde tedavi edilebilen bir hastalıktır. Hepatit B virusu tam olarak temizlenemese de virusun karaciğeri bozması önlenmekte ve bu sayede karaciğer kendisini tamir ederek büyük oranda düzelmektedir. En önemli sorun, hastalığın erken yakalanamamasıdır. Hastalık bir şikayete neden olmadığı için daima tesadüfen teşhis edilmektedir. Bu yüzden yukarıda yazıldığı gibi eğer risk altındaysak, kendimize tarama yaptırmamız gerekmektedir. Eğer tedavi gerekliliği ortaya çıkıyorsa mutlaka kronik B hepatiti tedavisi konusunda tecrübe sahibi olan merkezlerde tedavi olmalıyız. Hepsinden önemlisi, B hepatiti, aşı ile korunulabilen bir hastalıktır. Bu yüzden hem kendi çocuklarımızın, hem de çevremizdekilerin aşılanmasını sağlamalıyız. Risk altındaysak, kendimiz de aşılanmalıyız.   

Kaynaklar

  1. Lok AS, McMahon BJ. Chronic hepatitis B: update 2009. Hepatology 2009; 50: 661-2. 
  2. Sorrell MF, Belongia EA, Costa J, Gareen IF, Grem JL, Inadomi JM. National Institutes of Health Consensus Development Conference Statement: management of hepatitis B. Ann Intern Med 2009; 150: 104-10. 
  3. Liaw YF, Leung N, Guan R, Lau GK, Merican I, McCaughan G. Asian-Pacific consensus update working party on chronic hepatitis B. Asian-Pacific consensus statement on the management of chronic hepatitis B: a 2005 update. Liver Int 2005; 25: 472-89. 
  4. European Association For The Study Of The Liver. EASL clinical practice guidelines: Management of chronic hepatitis B virus infection. J Hepatol 2012; 57: 167-85. 
  5. Sarin SK, Kumar M, Lau GK, Abbas Z, Chan HL. Asian-Pacific clinical practice guidelines on the management of hepatitis B: a 2015 update. Hepatol Int 2016; 10: 1-98. 
  6. Terrault NA, Bzowej NH, Chang KM, Hwang JP, Jonas MM, Murad MH; American Association for the Study of Liver Diseases. AASLD guidelines for treatment of chronic hepatitis B. Hepatology 2016; 63: 261-83.