Karaciğer hastalıkları enfeksiyona bağlı olanlar ve bağlı olmayanlar olarak ikiye ayrılır. Halk arasında sarılıklı görünüme sahip bireylerde her zaman bulaşıcı hastalık varmış gibi düşünülse de karaciğer hastalıkları içerisinde sadece enfeksiyona bağlı olanlar (viral, bakteriyel, fungal, paraziter) bulaşıcıdır. Özellikle en sık görülen hepatit a, b, c, delta ve e virüsüne bağlı hastalık geçirenlerde bulaşıcılık olabilir.
Aşırı alkol ve ilaç kullanımı, kanser veya hepatite neden olan virüsler, bazı kalıtsal hastalıklar karaciğerde geri dönüşsüz bir hasar başlatabilir. Bu durumda karaciğer sertleşerek küçülür, üzerinde irili ufaklı şişlikler oluşur ve siroz gelişir. Karaciğer sirozu; kanama, sarılık, karında su toplanması, enfeksiyon ve zehirli atıkların vücutta birikmesi ile koma gibi ölümcül sonuçlara yol açabilen bir durumdur. Karaciğer hasarının belli bir düzeyin üstünde olduğu hastalarda ki bu çeşitli puanlama ve ölçekleme sistemleri ile tespit edilmektedir. Tedavi ile geri dönüşün olamayacağı hastalarda bu nedenle tek seçenek karaciğer naklidir. Başarılı bir nakil operasyonu geçirmiş hastalarda nakil sonrası kullanılan savunma sistemini baskılayıcı ilaçların düzenli kullanılması ve enfeksiyon riskinden dolayı hijyene dikkat edilmesi gerekmektedir. Nakil sonrası yakın klinik takip oldukça önemlidir.
Hamilelikten önce var olan karaciğer hastalıkları ve hamilelik esnasında çıkan karaciğer hastalıkları bebek üzerine etkileri hastalığın ciddiyeti ile orantılıdır. Hamilelikten önce karaciğer hastalığı olanlarda hastalığın seyri değişebileceği için gastroenterolojik açıdan takiplerinin sıklığı arttırmalıdır. Gebelik esnasında gelişen birçok karaciğer hastalığı anne ve bebek açısından hayati risk oluşturabilir. Örneğin; gebelik kolestazı halk arasında gebelik sarılığı olarak bilinen ciddi durumlarda bebekte erken doğum, düşük doğum tartısı ve bunlara bağlı azda olsa ölüm riski bulunmaktadır. Bu nedenle yakın ve ayrıntılı bebek takibi yapılmalıdır. Gebe ve bebek, gastroenteroloji ve kadın doğum hastalıkları kliniklerince yakın takip edilmelidir.
Karaciğer hastalıklarının birçoğunda kişinin fazla kilolu olmaması hastalığın seyri üzerinde olumlu etkiler gösterir. Bu nedenle spor ve sağlıklı beslenmenin faydası tartışılmazdır. Karaciğer yağlanması, alkolik yağlanma gibi durumlarda ise alkol alımının kesilerek, sağlıklı bir beslenme programı ve sporla birlikte oluşturulan yaşam tarzı değişiklikleri tedavide önemli yer tutmaktadır. Kronik hepatitli ve sirozlu hastalarda sağlıklı bireylere göre bir, bir buçuk misli daha fazla protein ve enerji gereksinimleri vardır. Ağızdan alımın yeterli olmadığı koşullarda özel beslenme ürünleri veya damardan beslenme ile desteklenmeleri zorunludur. Aksi takdirde çok kısa sürede beslenme yetersizliğine girerler ve temeldeki hastalıkları daha da hızlı ilerler, beklenen ömür kısalır. Bu sebeplerle hangi nedenle olursa olsun kronik karaciğer hastaları ve sirozlu hastalar ilaçlarının yanı sıra hastanın beslenmesine de özen göstermelidir.
Hepatit karaciğerin iltihabı anlamına gelir. Enfeksiyona bağlı ve enfeksiyona bağlı olmayan hepatitler diye iki gruba ayırabiliriz. Enfeksiyona bağlı sebepler; viral, bakteriyel, mantar ve parazitlere bağlı olarak dört çeşittir . Enfeksiyona bağlı olmayanlar ise alkol, ilaçlar, otoimmun ve metabolik hastalıklara bağlı görülebilir. Ancak virüslere bağlı hepatitler hepatit vakalarının yarısından fazlasının sebebidir. Virüslere bağlı hepatitlerde ise olguların %90’ından fazlasını hepatit A, hepatit B ve hepatit C oluşturur. Hepatitler ani başlangıçlı veya kronik olabilir. Klinik belirtiler hem bireysel özelliklere hem de virüsün tipine bağlı olarak farklılıklar gösterebilir. Bazı hastalar bu süreci tamamen belirtisiz atlatırken bazıları karaciğer yetmezliğine kadar ilerleyebilir. Ani başlangıçlı hepatitlerde halsizlik, yorgunluk, iştahsızlık, bulantı, kusma, karın ağrısı, ateş, kas ve eklem ağrıları, baş ağrısı, deri döküntüleri, gözlerde ve ciltte sararma görülebilir. Karaciğer hücrelerinin işlevini görememesi vücutta karaciğerin yaptığı işlevlerde aksaklıklara yol açabilir. Enfeksiyona bağlı olmayan hepatitlere örnek vermek gerekirse otoimmün hepatit dediğimiz vücudun kendi hücrelerine karşı geliştirdiği antikorlarla ortaya çıkan hastalıklardır. Konunun uzmanı gastroenteroloji uzmanlarının yapacağı ayrıntılı tetkik ve değerlendirmeler ile tanı konulabilmektedir.